Afrika Pazarına Giriş , Engeller ve Öneriler
Tarih: 12 Haziran 2019 | Yazar: Özlem Bacak
Afrika ile ilk tanışmam, 2008 yılında Arapça eğitimim için Kahire’ye gitmemle başladı. Tabii ki bu adımın, hayatımın yönünü değiştireceğini o zamanlar bilmiyordum. Mısır’da çok meşhur bir atasözü vardır, tercümesi şöyle: ”Kim, Nil’in suyunu bir kere içerse, Mısır’a mutlaka geri döner.” Sanırım haklılar. O günden beri Afrika’ya görülmeyen bir bağ, bir gönül köprüsü ile bağlı kaldım. Bu yazımda size, Afrika özelinde edindiğim tecrübelerimden bir kısım aktaracağım. Teorik bilgileri eleyip, Google’dan bulunmayacak bilgiler ile yoğurmaya çalışacağım bu yazıyı, beni belki de Google’dan bulacak okuyuculara da hediye etmek isterim.
11 yıllık Afrika serüvenimde, daha çok Kuzey Afrika ağırlıklı çalışmalar yaptım. Son 2 yıldır ise Orta Afrika’yı keşfediyorum. Bu keşifte sizlerden de bana eşlik etmek isteyenler için tecrübelerimi bu sayfadan aktarmaya devam ediyor olacağım.
Afrika’yı okuyarak öğrenmek oldukça yanıltıcı olabilir. Aynı zamanda Afrika’yı bir bütün olarak düşünmek de yanlış bir algıdır. Kullanılan diller kadar, ticaret kültürlerinde de farklılıklar vardır; hedef ülkelerinizi bilip ona özel çalışmalısınız ve bazen çalışırken beklenmedik sürprizlere de dirençli ve sabırlı olmanız gerekmektedir.
2017 yılında Sudan’daki tüm iş ve yatırım fırsatlarını topladığım bir kitap yazdım. Bu kitap, MÜSİAD yayını olarak basıldı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Sudan gezisinde, geziye katılan iş adamlarına dağıtıldı. Sudan’daki hemen hemen her projeyi biliyorum; çoğunu yerlerinde gezdim ve yetkililerinden dinledim. Kendi firmamı kurduğumda, ilk işimi Sudan’da yapmak için kolları sıvadım. Tahmin edemediğim birçok sorun ile karşılaştım. Tek tek yazarsam konuyu dağıtmış olacağım için detaylara girmiyorum. Genelde karşılaşılan durumları kaleme aldığım bu yazıda, aşağıdaki sorulara bazı cevaplar ve belki öneriler bulacaksınız.
Afrika pazarına girişin önündeki engeller nelerdir?
2- Karşılaşılan sorunlara nasıl çözümler getirilebilir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türk iş adamlarının gözünde Afrika kıtası bugün, bundan 10 yıl öncesine göre çok daha ilgi çekici bir pazar haline geldi. Geçmişte Afrika; sadece yardıma ihtiyaç duyan insanların bulunduğu, hiçbir zenginliğin olmadığı düşünülen bir kıta idi. Ayrıca Afrika’ya gitme fikri, sıtma gibi birçok salgın hastalık yüzünden dönemeyecek olmak gibi büyük korkuları barındırıyordu. Belki de korsanlar tarafından kaçırılacak olma korkusu duyan iş adamlarımız vardı. Tüm bu olumsuz algıların, bizleri yüz yıldır Afrika’dan uzak tutmak için yapılmış bilinçli bir algı operasyonu olduğunu düşünmek, nedense bana ütopik gelmiyor. Bizlerin, bilinçli olarak Afrika’dan uzaklaştırıldığımızı, diğer yandan oradaki ihtiyaç sahiplerine yardım ederek vicdanlarımızı rahatlattığımızı ve fazlasını beklemeden hayatımıza devam ettiğimizi düşünüyorum. Son zamanlarda denk gelmiş olabilirsiniz, bazı medya kuruluşları da bu düşünceyi dile getirmeye başladı. Bu algı operasyonu, ulusal medya kaynaklı değil şüphesiz uluslararası medya ortak çalışması. Bizler karamsarlık ve korku içinde boğulurken, Avrupa Devletleri, Amerika, Çin gibi bazı devletler güzelim ülkelerin üzerine kâbus gibi çökmüş, yüzyıllardır kıtanın tüm hareketini engelleyerek kaynaklarını kurutuyor.
Son 10 yılda, Türk dış politikamızda ve dış ticaretimizde Afrika vurgusu ve vizyonu oluşturulduğunu görüyoruz. Başlangıcımı son 10 yıl olarak belirtme sebebim, 2019 yılının, Türkiye’nin Afrika Birliğinin stratejik ortaklığının 10. yılı olmasıdır. Diğer yandan şöyle bir haber okudum: ‘’Son on yılı kapsayacak şekilde, Afrika’da en fazla varlık gösteren, yükselen güçler sıralaması yapıldığında Türkiye; Brezilya, Hindistan ve Çin ile birlikte ilk dört içinde yer almaktadır.” Bu haberin doğruluğunu bilmiyorum; fakat sıralama olarak ilk 4’te ise bile finansal proje büyüklüğü olarak şu anda Çin ile yarıştığımızı ben gözlemlemedim. Diğer yandan, Türkiye’nin kıtadaki varlığı ve kabul edilirliği çok açık hissedilebilir. Özellikle hava alanı, liman, OSB, altyapı, üst yapı, otel, hastane, toplu konut, okul gibi birçok inşaat projesini Türk firmalarımız hayata geçirdiler ve geçirmeye devam etmektedirler. Bunun yanında maden, tekstil, ziraat gibi alanlarda da Türk yatırımları bulunmaktadır.
Fakat benim temennim, büyük ölçekli sanayicilerimizin yanında, orta ve küçük ölçekli sanayicilerimiz için de Afrika‘da çalışma imkânlarının genişletilmesidir. KOBİ’lerimizin Afrika‘da yatırım yapabilmesi için devlet desteği ve garantisi ile ülkeler arası uzun süreli altyapısı oluşturulmuş antlaşmalar, bankalarımızın birbirini tanıması, devletin firmalar için garantör olması gibi bazı şartların sağlanması gerekmektedir. Afrika’daki haksız rekabeti ve COMESA -AfCFTA (https://au.int/en) gibi Afrika’da gümrük vergilerini kaldırıp Afrika’yı tek pazar yapmayı hedefleyen anlaşmaları düşünürsek, Türkiye olarak Afrika‘daki ülkeler ile yaptığımız Serbest Ticaret Antlaşmalarının sayılarının artırılması gerekmektedir. Şu anda sadece 8 Afrika ülkesi ile anlaşmamız bulunuyor. Firmalarımızın üzerine düşen ise, Afrika ‘ya gitmek ve orada bilfiil bulunmaktır. Uzaktan, online ticaret yapabileceğiniz bir kıtadan bahsetmediğimizin altını çizmek isterim.
2 önceki paragrafta anlattığım gibi, Türkiye olarak Afrika Birliği Zirvesi’nin 10 yıldır stratejik partneriyiz. AfCFTA anlaşmasının onay sürecinin tamamlanması ile Afrika Birliği, 3 trilyon dolarlık GSYİH’ye sahip 55 ülkenin, 1,2 milyarlık nüfusunu kapsayan tek bir pazar anlamına geliyor. Böylece Afrika, gümrüksüz bir kıtaya dönüşüyor. Türkiye’yi Afrika Ortak Pazarı içinde avantajlı ve imtiyazlı bir konuma getirirsek, ancak stratejik partnerliğimizin somut bir karşılığı olacaktır.
Cumhurbaşkanımız, onlarca kez iş adamlarımız ile birlikte Afrika ziyaretlerinde bulundu. Aynı şekilde Afrikalı liderler ve bakanlar sık sık Türkiye ziyareti yapıyorlar.
Hatırlarsınız, 2008 yılında İstanbul’da I. Türkiye-Afrika İş Birliği Zirvesi düzenlenmişti. 49 Afrika ülkesi ile Afrika Birliği dâhil 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin katıldığı zirvede kabul edilen “Türkiye-Afrika İş Birliği İstanbul Deklarasyonu: Ortak Bir Gelecek İçin İş Birliği ve Dayanışma” ve “Türkiye-Afrika Ortaklığı için İş Birliği Çerçevesi” başlıklı belgeler, Türkiye-Afrika ilişkilerini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmuştu. Devamında, II. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi, Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da 2014 yılında gerçekleştirilmişti.
Bu önemli adımların somut karşılıklarının daha geniş bir tabana yayılması için teşvik, destek, bilinçlenme, kopyalanabilir pilot modeller oluşturma gibi her yönü ile altı doldurulmuş takip sürecinin işletilmesi önemlidir.
THY, en değerli markamız olarak bugün Afrika’daki rota sayısını 55’e çıkarmıştır. Ulaşım sorunu artık bir mazeret olmaktan çıktığına göre, belki uçak bileti fiyatları bazı firmalar için tartışmaya açılabilir. İhracat yapmak isteyen firmalar için Ekonomi Bakanlığı’nın iş gezilerinde uçak bileti desteği oluyor; ama THY ile farklı anlaşma paketleri için bakanlık bir anlaşma yapsa güzel olmaz mı? Örneğin ihracat yapacak firmaların sahiplerinin ve bordrolu çalışanlarının yıllık her yöne 150 bilet fiyatını sabitleseler, nasıl olurdu? Diğer yandan, şu an için sizlere, mevcut durumda yeni açılan hatları takip etmenizi önerebilirim.
Türkiye’nin dış politikası sayesinde ve Türk firmalarının Çin Firmaları gibi istilacı olmaması sebebiyle, Afrika halkı Çinlilere ne kadar negatif yaklaşıyor ise, bazı ülkelerde Türkler bir o kadar seviliyor. Tabii ki bu güzel duyguları kötüye kullanmış bazı Türk iş adamları yüzünden, zaman zaman şikâyetler de alıyor ve üzülüyoruz. Diğer yandan, yukarıda bahsetmiş olduğum bu politik yakınlığın da desteği ile Türk yatırımcılara birçok ülkede yazılı olmasa da uygulamada öncelik veriliyor ve sempati ile yaklaşılıyor. Fakat şartlar rekabet etmeye uygun olmadığında, bu iyi niyetli öncelik, maalesef devam edemiyor. Gönül kardeşliği yaptığımız ülkeler, yeni ve eski sömürgecilerinin etkisi ile bizler için rekabet edilebilir bir ortam oluşturamayabiliyorlar. Örneğin; Fransa’dan %2 vergi alınan bir ürüne, Türkiye’den %20 vergi alındığında, fiyat rekabeti söz konusu olmuyor. Diğer yandan Çin firmaları, Çin devletinden aldıkları cazip krediler ile Afrika’da yatırım yaparak, zengin doğal kaynakları ülkelerine götürürken, karşılığında ülkelerindeki ucuz ve kalitesi düşük nihai ürünlerini Afrika’ya getirebiliyorlar. Ya da Çinli bir inşaat firması, değişik yöntemler ile büyük projeleri alırken, proje sözleşmelerini yine farklı yöntemler ile kendi lehine çevirerek, 3-4 kat kar ederek bitirebiliyor.
Tüm yazı boyunca ekseninden çıkmamaya özen göstererek değinmek istediğim noktaları özetlersek;
Türkiye olarak Afrika’da olmamız lazım ve hatta geç kaldık.
Afrika kıtasını bir bütün olarak düşünmemeliyiz; her bölgenin ve ülkenin kendi dinamikleri bulunmaktadır. Önemli bulduğum ülkeler: Etiyopya, Nijerya, Tanzanya, Kenya, Cezayir (şu anki yaşananları biraz gözlemlemek gerekiyor), Fas, Demokratik Kongo, Mısır ve Güney Afrika’dır. Tabii bu ülkeler ve sıralamalar, ürününüze ve projenize göre değişecektir.
Türkiye, Afrika politikasını sürdürülebilirlik ve kazan-kazan üzerine kurduğu için, altı doldurulursa, avantajlı bir yönümüz bulunmaktadır.
Afrika insanı Türkiye’yi seviyor; ama konu pratikte iş yapmaya döküldüğünde anlamsız prosedürler, rüşvet, yolsuzluk, göremediğiniz güçler, haksız rekabet doğuran antlaşmalar gibi birçok sorun ile karşılaşıyorsunuz. Gönül keşke olmasa diyor ama başta da söylediğim gibi teorik bir yazı hazırlamak istemedim. Şeffaf bir tecrübe paylaşımı olmasını önemsiyorum.
Son olarak; konu Afrika olunca ben en çok, Türkiye’de yaşayan Afrikalı öğrencileri önemsiyorum. Ülkelerine döndüklerinde kamuda, özel sektörde ve yönetimde çalışacak bu gençleri, bizimleyken ve Türkiye’de iken kazanmalıyız. Bu konuda yürüttüğüm, ”Gelecek Durak Afrika” isimli bir proje bulunmaktadır. Proje hakkında ayrıca bir yazı hazırlayacağım.
Bu yazımda Afrika’yı, sorunlarını, sorunlarımızı ve çözüm olabileceğini düşündüğüm bazı uygulamaları sizlerle paylaşmaya çalıştım. Sizler de önerilerinizi ve fikirlerinizi gönderirseniz, diğer yazılarımda onları da uygunluk durumuna göre paylaşabilirim.
Verimli ve bereketli çalışmalarınız olması dileklerimle…